meclis gündeminde tarım: 2001'den 2018'e tbmm’deki tartışmalar

tanzim satış noktalarıyla beraber, türkiye’nin tarım alanında sahip olduğu imkanlar kamuoyunda görünür bir tartışma konusu oldu. potansiyeline rağmen bir türlü hedeflenen büyüme hızına ulaşamayan tarım sektörü ile ilgili 2001–2018 yılları arasında tbmm’de yapılan bütçe görüşmelerini inceledik.

140journos
140journos

--

yazı: ezgi aktuğ/140journos stajı
editör: can pürüzsüz/140journos, fem fahralı/140journos, larissa saydı/140journos

çiftçinin gündemi

chp adına cengiz gökçel (2018): “…borcunu çeviremeyen çiftçiler sonunda çareyi canına kıymakta buldu. ekim ayında -her iki haftada- 3 çiftçi borçlarını ödeyemediği için intihar etti. siz soğan deposunu basmakla meşguldünüz bu arada. aydın’dan kırşehir’e, kayseri’den tekirdağ’a ülkenin dört bir yanında çiftçiler canlarına kıyıyor. tarımda yapısal reform uygulamıyorsunuz. i̇ntihar oranları daha da artacak. hal yasası da maalesef çare olmayacak. küçük çiftçiye -onları üretimde tutacak- hak ettikleri desteği vermeyen iktidarınızı kınıyorum. bu canına kıyanların vebali sizlerin boynuna.”

chp adına ilkay demiröz (2014): “…çiftçiler bu sorunlarını bir kez de 6 aralık 2014’te ‘güçlü çiftçi, güçlü türkiye’ sloganıyla cumhuriyet halk partisi olarak yaptığımız toplantıda dile getirmişlerdir. işte bazıları:

bursa karacabey sultaniye köyünden altmış yıllık çiftçimiz ismail hakkı tutar: ‘on yıldır ekip biçtiğimiz topraklarımızı bankalara, tefecilere bir bir kaptırdık. bizim için borç namustur, ödeyemeyince ne yapalım? bizler hırsızlık, yolsuzluk yapamayız ancak sessiz, sedasız toprağımızı satıyoruz.’

manisa yırca köyü muhtarı sayın mustafa akın: ‘6 bin zeytin ağacının nasıl katledildiğini herkes biliyor. bunun için türkiye büyük millet meclisinde olan yeni zeytin yasasının çıkmasını asla istemiyoruz.’

edirne büyükismailce köyünden çiftçimiz erdal akgün: ‘tarlamıza gidecek traktörümüze mazot alamıyoruz.’

burdur çine köyünden bekir ceylan: ‘i̇ktidar, yaktın bizi cayır cayır; bizi yakanlara artık hayır.’

giresun’dan emrullah alaşalvar: ‘yapılan destekler sadece oy avcılığına dönüşmüştür.’ diyor.”

tarımsal hasılat ve istihdam

tarımsal istihdamdaki azalma ve tarımda dışa bağımlılık ile girdi fiyatlarına paralel olarak artan ürün fiyatları hem üreticiyi hem de tüketiciyi zorluyor.

hdp adına rıdvan turan (2018): “…özellikle 1999 yılında imf ve dünya bankasıyla tarımsal reform uygulama programının öngördüğü tarımda neoliberal dönüşüm her ne idiyse akp bunu aynen devam ettirdi değerli arkadaşlar. burada özellikle kimyasal ilaca, kimyasal gübreye, genetiği değiştirilmiş tohuma ve yoğun mekanizasyona dayalı bir şirketler tarımını küçük aile tarımının önüne geçiren bir yaklaşımla karşı karşıyayız…”

iyi parti adına fahrettin yokuş (2018): “…ülkemiz, tarım alanında 2010 yılında 70 milyar dolarlık üretim yaparken 2017 yılında bu rakam 53 milyar dolara düşmüştür. tarımda istihdam 2017 yılı sonu itibarıyla 5,6 milyon kişiye düşmüştür.”

ak parti adına rıza posacı (2018): “…tarımda ihracatçı ülkeler arasına giren türkiye, 2002’de 3,7 milyar olan tarımsal ihracatını on altı yılda 17 milyar dolar seviyesine çıkarmıştır ve bu da son beş yılda ihracatımızın 4 kat arttığını göstermektedir…”

chp adına bekir başevirgen (2018): “…resmî gazete’de yayımlanan bir tebliğe göre bazı tarım ürünlerinin ihracatına ithalat yapma şartı getirildi. yurt dışından ülkeye milyarlarca dolar getiri sağlayan tarım sanayi tesisleri bundan böyle ham maddesini yurt dışından ithal ettiği miktar kadar ihracat yapabilecek. bu uygulama ekonomik anlamda ülkemizin içinde bulunduğu bu sıkıntılı dönemde ekonomiye ve istihdama can suyu sağlayan tarım sanayisinin milyarlarca dolar ihracat gelirine âdeta darbe vuracaktır. bu durum yerli üreticimizin üretimine ve millî ekonomiye darbe vururken bir avuç ithalat lobisini zengin etmekten öteye geçmeyecektir…”

ak parti adına hüseyin samani (2016) “…türkiye’yi tarımsal hasılada avrupa’da, avrupa zirvesine taşıdık. 2002 yılında 36 milyar olan tarımsal hasılamızı 2015 yılında 4 kat artırarak 147,2 milyar türk lirasına ulaştırdık. türkiye tarımsal hasılada 2002 yılında tarımda avrupa’nın önde gelen ülkeleri olan fransa, i̇talya ve i̇spanya’nın ardından 4’üncü sıradayken 2005 yılından bugüne kadar avrupa’nın en büyük tarımsal hasılasına sahip ülkesidir. 2002 yılında 3,8 milyar dolar olan ihracatımız 2015 yılında 17 milyar dolara ulaşmıştır…”

hdp adına mahmut celadet gaydalı (2016): “…tohumda dışa bağımlılık, artan mazot ve gübre fiyatları, döviz kurundaki artış, desteklemelerin azalması, çiftçinin çoğu zaman elde ettiği ürünü maliyetinin altında bir fiyata satmak zorunda kalması, birçok nedenle birlikte çok sayıda çiftçinin tarım faaliyetlerini sürdürülemez noktaya getirmiştir…”

hdp adına halil aksoy (2014): “…2000 yılında tarımın istihdamdaki payı yüzde 36 iken, 2012’de yüzde 25’e düşmüş, bugün de o civarda. ha, bu düşüş yaşanırken, türkiye modern tarıma geçtiği ya da sanayi ülkesi olduğu için değil, çiftçi ezildiği ve borç batağında boğulduğu için üretimden vazgeçmiş ve tarımdan kopmuştur. türkiye tarımda kendi kendine yeten bir ülke durumundan, ne yazık ki son on yılda net olarak ithalatçı bir ülke konumuna düşmüştür…”

ak parti adına önder matlı (2014): “…standart uluslararası ticaret sınıflamasına göre 2002 yılında 4 milyar dolar olan tarımsal ürün ihracatımız, yıllık ortalama yüzde 13 oranında büyüme göstererek 2013 yılında 18 milyar dolara yükselmiştir. dış ticaret dengesine baktığımız zaman da tarım sektörü 2013 yılı sonunda 6 milyar dolar ticaret fazlası vermektedir. üretim ve ihracat artışları sonucunda, tarım sektörüyle uğraşan üreticilerimizin geliri, muhalefetin söylediği gibi “çiftçi battı, çiftçi bitti.” söylemlerinin tersine, dönem içerisinde 3,5 kat artmıştır…”

mhp adına sadri durmaz (2014): “…tarımsal üretimde verim ve kalite son derece düşüktür. sulanabilir arazi miktarı yetersiz ve mevcut su kaynakları da etkin kullanılamamaktadır. tarım arazilerinin parçalı ve dağınık yapısının iyileştirilmesine yönelik çabalar yetersizdir. çiftçi eğitimi ve örgütlenmesi, pazarlama ve teşvik konularındaki zafiyetler derinleşmiştir. ülkemiz çiftçisinin en büyük problemi yüksek girdi fiyatlarıdır. türk çiftçisi dünyanın en yüksek fiyatlı mazotunu, gübresini, tohumunu ve ilacını kullanmakta, buna karşın ürününe hak ettiği değer verilmemektedir…”

chp adına gürol ergin (2009): “…tarım katma değeri tüm cumhuriyet döneminde olduğu gibi akp döneminde de artmıştır. ama artış abartıldığı gibi değildir. 88 baz fiyatlarıyla 2002 yılında 8 milyar 663 milyon lira olan tarım katma değeri altı yıllık akp döneminde ortalama 8 milyar 946 milyon lira olmuştur. başka bir ifadeyle, tarım katma değeri bu sürede ortalama olarak yüzde 0,9 oranında büyümüştür. yüzde 1’in altındaki ortalama türkiye için tarımda alarm zillerinin çaldığını göstermektedir…”

ak parti adına mehmet sait dilek (2009): “…hükûmetimizce 2006 yılında başlatılan kırsal kalkınma yatırımlarını destekleme programı kapsamında 632 bitkisel ürün işleme ve paketleme tesisi, 322 hayvansal ürün işleme ve paketleme tesisi, 141 tarımsal ürün deposu, 85 alternatif enerjili sera, 85 soğuk hava deposu, 21 su ürünleri işleme tesisi, 421 altyapı sulama projesi olmak üzere toplam 1.707 proje tamamlanmış olup bu projelere 288,2 milyon lira hibe desteği verilmiş, 18 bin kişiye istihdam sağlanmıştır.”

dtp adına ibrahim binici (2007): “…bilindiği üzere, türkiye’de, 2000 yılından itibaren, dünya bankası öncülüğünde tarımsal reform programı uygulanmaktadır. programın temel hedefi, kırsal bölgelerdeki istihdam seviyesini orta vadede yüzde 10 civarına indirmektir. başka bir deyişle, tarımsal üretim biçimini kısıtlayarak, kırdan kente göçü zorunlu kılmaktadır. ama öte yandan, aynı süreçte girdi fiyatlarının sürekli artması, desteklerin kaldırılması, küçük çiftçinin ürün yetiştiremez hâle gelmesine neden olmaktadır. gelir desteği ile alım-girdi sübvansiyonlarının kaldırılması, tarım kooperatiflerinin işlevsiz kılınmasıyla tarımda tekel hâkimiyetinin sağlanmasını amaçlıyorsunuz…”

ak parti adına necdet burak (2006): “…bir de şu­nu söy­lü­yo­ruz: ‘ta­rım­da net it­ha­lat­çı du­ru­mu­na gel­dik.’ ke­sin­lik­le doğ­ru de­ğil. yi­ne her­han­gi bir si­ya­si par­ti­nin ra­ka­mı de­ğil, bi­zim par­ti­mi­zin de ra­ka­mı de­ğil, dış ti­ca­ret müs­te­şar­lı­ğı­nın ra­ka­mı: 2002 yı­lın­da ta­rım ve gı­da ürün­le­ri ih­ra­cat de­ğe­ri 3,7 mil­yar do­lar­ken it­ha­lat de­ğe­ri 2 mil­yar do­lar­dı. 2005'e bak­tı­ğı­mız­da, 2005 iti­ba­rıy­la bak­tı­ğı­mız­da 8,4 mil­yar do­lar ta­rım ve gı­da ürü­nü ih­raç et­mi­şiz, 4 mil­yar do­lar de­ğe­rin­dey­se it­ha­lat yap­mı­şız. ya­ni, tür­ki­ye, türk ta­rı­mı şu an­da 5 mil­yar do­lar ih­ra­cat le­hin­de ol­mak üze­re, tür­ki­ye, net ta­rım ih­ra­cat­çı­sı bir ül­ke­dir…”

ak parti adına maliki ejder arvas (2001): “…bizim, tarım sektörünü, imf’nin, dünya bankasının pençesinden kurtarmamız lazım. dünya bankası ile imf’nin pençesinden kurtulmadığı müddetçe, mümkün değil iyileşmez. niyet mektubuna kalemleri koyarlar; bunu yapamazsın, bunu ekemezsin, bunu edemezsin… ee, ne yapacak o zaman?!”

ilgili kanunlar

tarımsal meseleleri çözmek adına 2002 yılından itibaren çıkarılan tarım kanunlarının problemleri çözmek bir yana tarım sektörünü yabancı şirketlere bağımlı hale getirdiği eleştirisi gündemde tutuluyor.

ak parti adına hülya nergis (2018): “…bu çerçevede ilk defa 2005 yılında sertifikalı tohum kullanarak üretim yapan üreticilerimize sertifikalı tohum kullanım desteği verilmeye başlanmıştır. 2006 yılında 5553 sayılı tohumculuk kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle indirimli yatırım ve işletme kredi imkânlarının sağlanmasıyla, ar-ge kapasitesinin artırılmasına yönelik sağlanan desteklerle, 2008 yılında sertifikalı tohum üretiminin de destek kapsamına alınmasıyla hızlı bir gelişim süreci başlatılmıştır. bugün türkiye tohum üreten ve ihraç eden bir ülke konumunda olup 2017 yılında 79 ülkeye tohumluk ihracatı gerçekleştirilmiştir. 2023 yılı hedefimiz ise 2 milyon ton üretim, 500 milyon dolarlık ihracattır.”

hdp adına rıdvan turan (2018): “…‘toprak koruma kanunu’ adında çıkartılan kanunla, toprak, büyük tarım şirketlerinin elinde toplulaştırma adımları atıldı. tohum yasası’yla birlikte vatandaş, köylü kendi tohumunu işleyemez hâle dönüştürüldü. büyükşehir yasası’yla birlikte köylünün kolektif malı mülkü olan meralar, belediyelerin tasarrufuna, dolayısıyla büyük şirketlerin tasarrufuna devredilmiş oldu.”

ak parti adına mehmet erdem (2016): “…tarım kanunu başta olmak üzere gıda, toprak ve arazi kullanımı, tarım sigortaları, organik tarım, tohumculuk, üretici birlikleri ve lisanslı depoculuk kanunları gibi 15 adet kanun çıkartılmıştır…”

chp adına irfan bakır (2016): “…su kanunu’na da değinmek istiyorum. yasa tasarısında sulama birlikleri ve kooperatifler yeterli yer bulamamaktadır. oysa, ülke su kaynaklarının yaklaşık yüzde 64 gibi büyük bir bölümü tarımda kullanılmaktadır. sulama birlikleri ve kooperatifler de tarımsal sulamayı kullanan çiftçilerin temsil edildiği en önemli temsilci durumunda olup su yönetiminin planlamasının her aşamasında yer almalıdır.”

mhp adına sadri durmaz (2014): “…çok önemli bir doğal kaynağımız olan tarım arazilerinin korunması için 2005 yılında çıkarılan kanuna rağmen, 2005 yılından 2013 yılı sonuna kadar sekiz yılda 2 milyon 795 bin hektar tarım arazisi tarım dışına çıkmıştır. yani, kırk üç yılda kaybedilen tarım arazisinin yüzde 79’u, kanunun çıktığı 2005–2013 yıllarını kapsayan son sekiz yılda, sayın bakanın döneminde kaybolmuştur.”

tarım ve hayvancılık bakanı mehmet mehdi eker (2014): “…tarımsal altyapı meselesi, esas bahsettiğimiz önemli yapısal sorunların bir tanesi de üretimde verimliliği ve kaliteyi artırmaktı. üretimde verimliliği, kaliteyi nasıl artırırız? birinci önceliğimiz tohumdur, tohum. çünkü, tek başına, bitkisel üretimde kaliteli bir tohumluk yüzde 25 oranına kadar verimi etkileyebiliyor. biz tohumu destek kapsamına alan ilk hükûmetiz. tohumculukla ilgili çıkardığımız kanunlar ve o kanunlarla birlikte türkiye’de nitelikli, yüksek kaliteli sebze tohumluğunun da, hububat tohumluğunun da üretilmesinin önü açıldı. türkiye bugün tohum üreten bir ülke hâline geldi.”

chp adına gürol ergin(2009): “…sayın i̇ktidar milletvekili de “i̇ktidarın yaptığı iyi işler.” diyerek akp zamanında çıkarılan kanunları sıralıyor. sayın milletvekili herhâlde kanunun karın doyurmadığını bilmiyor. kaldı ki akp döneminde çıkarılan kanunlar ne çiftçinin ne de ülkenin lehine bir anlam taşıyor. tarım kanunu çıkarıldı, çiftçiye desteğin gayrisafi millî gelirin yüzde 1’inden az olmayacağı yazıldı. çiftçiye destek bu kanun’dan önce binde 7’lerdeyken bu kanun’dan sonra binde 5’in de altına düşürüldü. toprak korumayla ilgili kanun çıkarıldı. yasayla topraklarımız korunacak yerde, tam aksine, başta cargill olmak üzere tarım toprağını acımasızca katleden şirketlere bu yasa’yla af getirildi. tohumculuk kanunu çıkarıldı. bu kanun’la tohumculuk piyasası ve piyasanın denetimi tamamıyla yabancılara bırakıldı. çiftçi komşusuna tohum veremez hâle getirildi. tarım sigortaları kanunu çıkarıldı ama küçük çiftçilerin sigorta primlerinin devlet tarafından karşılanması isteğimiz kabul edilmedi. yasa’nın küçük çiftçiye bir yararı olmadı. eğer bu yasa bir anlam ifade etseydi bugün osmaniye’de, adana’da, mersin’de toprakları sular altında kalan çiftçilerimiz feryat etmek zorunda kalırlar mıydı?

tarım ve hayvancılık bakanı mehmet mehdi eker (2007): “…on iki tane temel kanun çıkardık tarım meselelerini çözmek için. örneğin, türkiye’nin bir tarım kanunu yoktu. türkiye’nin organik tarım kanunu yoktu. türkiye’nin gıda kanunu yoktu. türkiye’nin toprak kanunu yoktu. daha, isimlerini burada saymanın çok vakit alması sebebiyle hepsini saymayacağım. ama, on iki tane temel kanun çıkarıldı dönemimizde.”

ak parti adına necdet burak (2006): “…to­hum­cu­luk ka­nu­nu’nun he­men ya­pıl­ma­sın­dan son­ra türk özel sek­tö­rü­nün önü açıl­dı. an­tal­ya’da ulus­la­ra­ra­sı bir to­hum kon­fe­ran­sı ya­pıl­dı. 2011'de, 2.500 adet ulus­la­ra­ra­sı to­hum sek­tö­rü, bü­yük bir kon­fe­rans­la i̇s­tan­bul’da top­la­nı­yor­lar ve bu­ra­dan bir şey var: tür­ki­ye, bu to­hum­luk ka­nu­nu’yla av­ru­pa’nın, or­ta­do­ğu’nun, ku­zey af­ri­ka’nın to­hum ti­ca­ret, üre­tim, tek­no­lo­ji mer­ke­zi ol­ma­ya aday. bu ko­nu­da ça­lış­ma­lar var. tür­ki­ye, sa­de­ce gı­da üret­mek için de­ğil, hol­lan­da’da ol­du­ğu gi­bi, ken­di gen mer­kez­le­ri avan­taj­la­rı­nı da kul­la­na­rak to­hum­luk üret­mek ve ti­ca­re­ti­ni yap­mak için bu böl­ge­de bir mer­kez ola­bi­lir. bu da, is­tih­dam açı­sın­dan, çift­çi açı­sın­dan çok önem­li.”

tarımsal girdiler ve destekler

ilgili kanun maddesinin aksine milli hasılanın %1'i olan bütçeyi alamayan tarım sektörü, yapılan desteklere rağmen artan girdi fiyatları sebebiyle üreticiyi oldukça zor duruma sokuyor.

mhp milletvekili muharrem varlı (2018): “…özellikle son dönemde doların artışıyla birlikte hem gübrede hem de akaryakıtta ciddi bir artış oldu. bu da çiftçinin maliyet açısından en ağır girdilerini oluşturmakta, gübre ve akaryakıt. dolayısıyla bu manada, hükûmetin bir an önce gübre fiyatlarını düşürebilecek bir formül bulması lazım. dolayısıyla gübre fiyatlarını ve mazot fiyatlarını hükûmetin bir şekilde çiftçinin kullanabileceği ve çiftçinin zarar etmeyeceği ölçüye çekmesi lazım. bu konuda çiftçilerimizin beklentileri var.”

iyi parti adına fahrettin yokuş (2018): “…bu yıl çiftçiler, yükselen girdiler yüzünden ya ekim alanını azaltacak ya gübresiz ekecek ya da hiç ekmeyeceklerdir. bu nedenle diyoruz ki: bu yıl türkiye için, türk çiftçisi için, hayvancılıkla geçinenler için tam bir kâbus yılı olacaktır. yani “bu yıl” dediğimiz, 2019 yılı. 2018 yılında tarıma 14,8 milyar lira destek verilmesi öngörülmüş, bu rakam 2017 yılında ise sadece 12,8 milyar liradır. 2017 ve 2018 yılları gayrisafi yurt içi hasılada çiftçilere toplam verilmesi gereken 68 milyar tl’dir. yani iki yılda türk çiftçisine hükûmet 40 milyar borçludur, hakkını vermemiştir, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’ini vermemiştir, yasaları yok saymıştır.”

ak parti adına rıza posacı (2018): “…gübre ve yemden alınan kdv’yi tamamen kaldırdık, gübrede yüzde 18 olan kdv’nin kaldırılması toplamda yüzde 23 oranında indirim sağladı. mazot ve gübrede bugüne kadar 17,3 milyar tl destek verdik. bitkisel ürünlerde 98 milyon ton üretimi 117 milyon tona çıkardık. yem bitkilerine sağladığımız destek artarak devam ediyor. son on beş yılda 4,5 milyar tl destek ödedik. bu destekler sayesinde yem bitkileri üretimi alanı 1,1 milyon hektardan 2,6 milyon hektara yükseldi. çiftçilerimize verilen destekler 2002 yılında 1,8 milyar tl’yken 8 kat artış yaparak 2018’de toplam destek miktarı 14,5 milyara ulaşmıştır. bu rakamı 2019 yılı bütçesiyle 16,1 milyar tl’ye çıkaracağız. son on beş yılda türk çiftçisine ödediğimiz nakdî karşılıksız hibe desteği toplamda 153 milyar tl’yi aştı.”

chp adına bekir başevirgen (2018): “…tarım kanunu’nun 21’inci maddesi der ki: “tarımsal destekleme programlarına bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olamaz.” kendi yaptığınız bu değişikliğe rağmen akp hükûmetinin hiçbir döneminde bu oran yüzde 1’e ulaşmamıştır. çiftçilerin akp hükûmetlerinden alacağı 2006’dan 2019’a kadar 154 milyar 850 milyon lira. şu an görüşmekte olduğumuz bakanlık bütçesinden çok daha büyük bir miktarı siz çiftçiye borçlusunuz zaten.”

mhp adına mevlüt karakaya (2016): “…2002 yılında 1 litre mazot almak için 2,5–3 kilogram buğday satması yeterliyken akp iktidarları boyunca 2004 yılından başlayarak bu parite, üretici aleyhine bozulmuştur. bazı yıllarda çiftçi 1 litre mazot almak için 6, hatta 7 kilogram buğday satmak zorunda kalmıştır.”

chp adına ilkay demiröz (2014): “…son on iki yıl boyunca akp tarafından uygulanan tarım politikaları çiftçilerimizi üretemez hâle getirmiştir. akp döneminde başta mazot, gübre, ilaç, elektrik ve su olmak üzere girdi maliyetleri sürekli artmış, buna karşın çiftçilerimizin ürünleri para etmemiştir.”

mhp adına sadri durmaz (2014): “…her fırsatta tarıma verdiği desteği artırdığını söyleyerek övünen akp’nin tarıma ayırdığı toplam destek, çiftçinin kullandığı mazottan aldığı vergi kadardır. akp kendi çıkardığı tarım kanunu’nun gereği olan destekleme tutarına on iki yılda ulaşamamış ve bu kanuna uymamasının sonucunda çiftçimize eksik ödenen destek miktarı 44 katrilyon liraya ulaşmıştır. yine, on iki yıllık akp iktidarı döneminde çiftçimiz enflasyona ezdirilmiş, ürün fiyatlarındaki artış enflasyonun gerisinde kalmış, sadece buğday üreticilerinin bu nedenle kaybı 15 katrilyon lirayı bulmuştur.”

tarım ve hayvancılık bakanı mehmet mehdi eker (2014): “…birçoğu da ilk defa olmak üzere 52 tane yeni destek başlattık. organik tarımdan tutun tarım sigortası desteğine, kırsal kalkınmadan tutun bütün ürünlerle… özellikle 17 çeşit üründe, türkiye için stratejik önemi, değeri olan, halkın beslenmesi için önemli olan hububata, bakliyata, yağlı tohumlara, bunların tamamına prim uygulaması getirdik ve birçoğu ilk kez verilen girdi desteklerini de biz başlattık. bugüne kadar hükûmetimiz döneminde 5,3 milyar tl mazot desteği ödedik. 5 milyar tl kimyevi gübre desteği ödedik. 450 milyon tl toprak analiz desteği verdik. 940 milyon tl sertifikalı tohum, fidan, fide desteği verdik. sadece tarımın temel girdileriyle ilgili verdiğimiz destek miktarı 11,7 milyar. nakit hibe desteği 5 kat artırıldı. 1,8 milyardan bu yıl sonu itibarıyla 9 milyar -yani bugün aralığın 18’i- ödenmiş oluyor, 2010 yılında da inşallah 10 milyar ödenmiş olacak. bugüne kadar yaklaşık 70 milyar tl karşılıksız nakdî hibe vermiş durumdayız.”

mhp adına sadir durmaz (2013): “…dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçimizin başka ülkelerin çiftçileriyle rekabete zorlanması, akp’nin ekonomi politikasının özeti olarak ifade edebileceğimiz “üretme, yandaşlar ithal etsin, köşeyi dönsün.” mantığının tarıma yansıtılmış hâlinden başka bir şey değildir. on bir yıllık akp iktidarları döneminde, ürün fiyatları en fazla yüzde 70–80 mertebesinde artarken girdi fiyatlarının yüzde 300-yüzde 400’ler civarında artmış olması ve üstelik son on yıl enflasyonunu da dikkate aldığınızda çiftçinin hâlinin nice olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktur…”

mhp adına kemalettin yılmaz (2011): “…değerli milletvekilleri, siz dünyanın en pahalı girdilerini kullanırsanız dünyanın en pahalı ürününü elde edersiniz. dolayısıyla dünya ile rekabet edemezsiniz, şansınız azalır. ürettiğinizi maliyetinin altında satmak zorunda kalır, zarar eder, üretimden kaçarsınız, üretim durur. dolayısıyla üreticiniz ürettiği üründen para kazanamamaktan, tüketiciniz de gıda ürünlerini pahalıya almaktan şikâyet eder. kalıcı ve köklü tedbirler almak yerine durumu idare etmek ve günü kurtarmak için palyatif tedbirlere başvurursunuz -ki bugün hükûmetin yaptığı budur- tarımı, üretimi sürdürülebilir olmaktan çıkartırsınız…”

mhp adına kemalettin yılmaz (2011): “…en çok kullanılan bir model traktör -markasını söylemeyeceğim- alabilmek için 2002 yılında çiftçimizin 213 ton şeker pancarı teslim etmesi yeterli iken bugün 340 ton şeker pancarı teslim etmesi gerekiyor değerli milletvekilleri. aynı traktörü alabilmek için 2002 yılında 45 ton buğday satması yeterli iken bugün yaklaşık 72 ton buğday satması gerekmektedir.”

tarım kredileri

tarımsal üretim faaliyetlerini devam ettirmek adına krediye başvuran çiftçiler artan faiz oranları sebebiyle oldukça zor durumda, kredi borcunu ödeyemeyen ve toprağı ipotek altına alınan üretici çareyi üretimi bırakmakta buluyor.

mhp milletvekili muharram varlı (2018): “…faiz oranlarının yüksek olması da hem çiftçinin çalıştığı tüccar açısından hem de çiftçi açısından çok ciddi bir yük teşkil etmekte. sayın cumhurbaşkanı sürekli dile getiriyor ve çok da doğru söylüyor, çok da samimi bir yaklaşımla “faiz oranları düşürülmeli.” demesine rağmen ne yazık ki faiz oranları yüksekliğini koruyor. burada devletin bankalarının da faiz oranlarının yüksek olması dikkat çekiyor. yani bunu bir şekilde engelleyip faiz oranlarını düşürmek lazım, hem çiftçi açısından hem de çiftçinin çalıştığı tüccar açısından önemli bir şey olacaktır.”

hdp adına rıdvan turan (2018): “…2002 ila 2016 arasında destekler 1,5 kat artarken tarım kredi kullanımı 8 kat artmış. son birkaç yıl içerisinde uluslararası bankaların verdiği kredi oranı tam 10 kat artmış. yine, son on yıl içerisinde 3 milyon çiftçi ailesinin borçları 7 kat artmış durumda. ve daha trajik bir şeyden bahsedeyim, son dört yılda bankalar tarafından verilen krediler yüzde 729 civarında artarken destekleme yüzde 58 civarında kalmış durumda ve arkadaşlar, toprakların büyük bir kısmı, 2014’te arazilerin yüzde 47’si bankalar tarafından ipotek altına alınmış durumda. i̇ktidarın bu tarım politikası sayesinde, 2,5 milyon civarında çiftçi üretimi bıraktı.”

chp adına ilhami özcan uygun (2018): “…2017 yılında, evet, 2017 yılında 6.867 çiftçiye icra uyguladınız. 2018 yılında bu sayının katlanacağı şimdiden belli. sadece bir ay önce, çorum’da, akpınar tarım kredi kooperatifinden kredi kullanan bini aşkın çiftçimize icra takibi başlatıldı. i̇ktidar, acilen 2018 yılında çıkarmış olduğu kararnameyi tekrar gözden geçirerek, kapsamını genişleterek çiftçilerimizin borçlarını ertelemek zorundadır. büyük firmaların konkordatoya gittiği süreçte, türkiye’nin genel gıda sigortası olan çiftçilerimizi üretimde tutmak boynumuzun borcudur. unutmayalım ki çiftçi batarsa hep beraber batarız, hiç kuşkunuz olmasın.”

ak parti adına fatoş gürkan (2009): “…ak parti̇ iktidara geldiğinde ilk olarak öncelikle üreticilerimizin üretime tekrar döndürülmeleri için uzun zamandır ödeyemedikleri borçları yeniden yapılandırılmıştır. bu çerçevede adana’da ziraat bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden aldıkları kredisini ödeyemeyen çiftçilerimizin -10 bin çiftçimizin- 22,6 milyon tl’yi bulan borçları silinmiştir. bununla birlikte, tarımsal kredi faizleri i̇ktidarımız döneminde önemli oranda düşürüldüğünden çiftçilerimiz daha fazla kredi kullanma imkânı bulmuş, son altı yılda adana çiftçisine kullandırılan kredi miktarı 8 kat artmıştır.”

chp adına gürol ergin (2009): “…hükûmet çiftçinin daha çok kredi kullanmasıyla övünüyor; bu, övünülecek değil, çiftçinin içine düştüğü yoksulluğu gözler önüne seren bir durumdur. çiftçi yatırım için değil borcunu harcını kapamak için kredi kullanmak zorunda kalmıştır. ayrıca, 2004 yılında tarımsal kredilerin yüzde 98’i ziraat bankası tarafından karşılanırken, çiftçi bugün, kredi faizi yüzde 30’larda olan özel bankalara hem de tarlasını ipotek ederek borçlanmaya mahkûm edilmiştir. bu durumu çiftçi “’denize düşen yılana sarılır.’ hesabı özel bankalara sarıldık.” diyerek açıklamaktadır. çiftçi, bankalara yaklaşık 14 milyar lira borçludur.”

tarım ve hayvancılık bakanı mehmet mehdi eker (2007): “…şimdi, 2002 yılında devraldığımız noktada, türkiye’de, sadece 550 bin tane çiftçi kredi kullanmıştı ve toplam kullandırılan kredinin miktarı ise -tarım kredi, artı, ziraat bankası- 550 milyon ytl civarında idi; bunda, 10 katlık bir artış sağlandı. dahası, bu sene ayrıca, özel bankalar da tarımsal kredi işine girdiler ve onlar tarafından da şu anda, çiftçilerimize kredi kullandırılıyor.”

toprak mahsulleri ofisi, kooperatifler ve regülasyon mekanizmaları

özelleştirilen kurumlarla birlikte düzenleyicilik yapan kurumların etkisiz kalması tarım alanında kontrolü özel sektöre bırakıyor.

hdp adına rıdvan turan (2018): “…devletin regülasyon mekanizmalarını tek tek ortadan kaldıran tügsaş’tan i̇gsaş’a, zirai donatım kurumundan yemsan’a, şeker fabrikalarına kadar her şeyi adım adım elinden çıkaran bir yaklaşım.”

bdp adına halil aksoy (2013): “…değerli milletvekilleri, hükûmetler, tarımda düzenleyicilik yapan kurumları özelleştirerek ortadan kaldırdı. kamunun düzenleyicilikten çekilmediği ürünlerde ise var olan düzenleyici kurumlar, piyasayı düzenleyebilme olanakları kısıtlanarak etkisizleştirildi. üretim girdileri temini ve pazarlamasını özel sektör tamamen ele geçirdi. girdi fiyatlarını istedikleri oranda artırıyorlar veya azaltıyorlar. ürün fiyatlarını, üreten çiftçiler değil, ürün alımını yapan özel sektör tek başına belirliyor. yani üretim girdilerinin belirlenmesinde çiftçilerin bir rolü yok, çiftçiler üretim girdilerini alırken pazarlık yapma olanağına da sahip değiller.”

ak parti adına fatoş gürkan (2009): “…tarımsal kooperatif destekleri de önemli oranda artırılmıştır. 1999–2002 döneminde yalnızca 9 kooperatif desteklenirken 2003–2009 döneminde 28 kooperatif desteklenmiş ve bu kooperatiflere 25,7 milyon tl kredi kullandırılmıştır. bu projelerde 2.200 kişiye iş imkânı sağlanmıştır.”

ak parti adına mehmet sait dilek (2009): “…bu dönemde kooperatifleşmeye büyük önem verilmiş, son yedi yılda 1.600 kooperatif projesine 1 milyar 260 milyon lira kredi tahsis edilmiş, bu projelerle 170 bin aile desteklenmiştir.”

anavatan partisi adına ibrahim özdoğan (2006): “…ta­rım ba­ka­nı­mı­za bu­ra­dan sor­mak is­ti­yo­rum: top­rak mah­sul­le­ri ofi­si­nin ya­sal so­rum­lu­lu­ğu ve iş­le­vi ne­dir? eğer bu iş­lev pi­ya­sa dü­zen­le­me ve mü­da­ha­le et­me ise ne­den ken­di ira­de­siy­le bu­nu ya­pa­mı­yor? ör­ne­ğin, çel­tik fi­yat­la­rı­nı ha­sat­tan on beş-yir­mi gün son­ra açık­la­mak­la çift­çi­nin ka­zan­cı ne olu­yor? lüt­fen, bu kür­sü­de bu­nun ce­va­bı­nı ve­ri­niz. ta­rım ürün­le­ri it­ha­la­tın­da, za­man­la­ma­la­rın­da ne gi­bi et­ki­ler olu­yor? eğer doğ­ru iş­ler ya­pı­yor­sa, çift­çi ni­ye 100–120 tril­yon za­rar edi­yor? ne­den top­rak mah­sul­le­ri ofi­si “top­rak mağ­dur­la­rı ofi­si” hâli­ne ge­li­yor?”

teknik personel

hükümetin yaptığı alımlara rağmen tarım sektöründe teknik personel eksikliği hala önemli bir problem.

chp adına ayhan barut (2018): “…değerli milletvekilleri, tarım sektörünün temel taşları olan, akp’nin yıllardır görmezden geldiği ziraat mühendisleri, gıda ve su ürünleri mühendisleri, veteriner hekimler, teknikerler ve teknisyenlerdir. bakanı ziraat mühendisi olmayan bu bütçede teknik elemanların da ataması yoktur.”

ak parti adına fatoş gürkan (2009): “…çiftçilerimize ilk kez 2006 yılında kırsal kalkınma destekleme fonu, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı fonu kaynaklarından, ti̇gem işletmelerinden, il özel idare kaynaklarından çeşitli destekler sağlanmıştır. targel projesi kapsamında ise 21 ziraat mühendisi, 18 veteriner hekimin istihdamı sağlanmıştır.”

tarım ve hayvancılık bakanı mehmet mehdi eker (2007): “…bizim dönemizde tarım bakanlığı teknik personel yönünden takviye edilmiştir. bakın, 1990 ile 2002 yılları arasında tarım bakanlığına hiç toplu teknik eleman alımı yapılmamıştı. bizim dönemimizde 6.617 tane teknik personel, ziraat mühendisi ve veteriner hekim alındı ve bunlar göreve başladı. (ak parti sıralarından alkışlar) bunların hepsi de ösym’yle, sıralamaya göre, puanlama sırasına göre alındı.”

ilgili görüşme tutanakları

13 aralık 2018

8 aralık 2016

3 mart 2016

18 aralık 2014

16 aralık 2013

11 aralık 2011

19 aralık 2009

10 aralık 2007

21 aralık 2006

23 aralık 2004

8 aralık 2001

ilginizi çekebilir

--

--

140journos, türkiye’yi anlamak için orijinal belgesel videolar, nitelikli araştırmalar ve görsel hikayeler üreten bir yeni medya yayıncısı.