salgının 100 günü — bölüm 10

bölüm 10 (11 şubat 2020 - 13 şubat 2020)

Ergin Kocyildirim
140journos

--

140journos ve dr. ergin koçyıldırım’dan “salgının 100 günü” (illüstrasyon: ozan aktuna/140journos)

11 şubat’ta dünya sağlık örgütü tarafından organize edilen global araştırma ve inovasyon forumu cenevre’de başladı. türkiye’den iki bilim kurulu üyesi toplantılara katıldı. dünyanın her yerinden gelen 300’den fazla bilim adamı ve doktor, salgın ve kontrolü ile ilgili bilgilerini paylaşıyordu. toplantıdan aynı zamanda politik, finansal ve bilimsel dayanışma mesajları verildi. sınır tanımayan ve görünmeyen bu düşmana karşı ortak bir savaş açılıyordu. hastalığın adının covid-19 olarak tanımlanmasına karar verildi uluslararası virüsleri sınıflandırma komitesi (ictv) de, 2003 yılındaki sars salgınından sorumlu koronavirüse genetik benzerliği sebebiyle bu yeni tip koronavirüsün SARS-CoV-2 olarak adlandırılacağını duyurdu.

aynı gün 9. bilim kurulu toplantısı yapıldı. vaka sayısı 43,138'e ulaşmış hayatını kaybedenlerin sayısı 1,018 olmuştu. toplantıdan sonra yapılan basın toplantısına bakan koca virüsün türkiye’ye girişini önlemek için yoğun bir çaba harcandığını, bu hususta bilim kurulu tarafından yapılan önerileri hayata geçirmeye özen gösterdiklerini söyledi ve bir “pandemi eylem planı”ndan ilk kez bahsetti. dünya sağlık örgütü’nün önerilerinden çok daha önce önlemler aldıklarını ve bunların da bu 2019 yılında güncellenmiş pandemi eylem planlarının uygulanması ile gerçekleştirildiğine işaret etti. kişisel koruyucu ekipman, maskeler için yeterince stoğun olduğunu, serum stoklarının da yeterli olduğu açıkladı. antiviral ilaçlar denilen virüs enfeksiyonlarında kullanılan ilaçların da yeterli sayıda olduğunu söyledi. bu antiviral ilaçlarla ilgili olarak sağlık bakanlığı, 15 ocak 2020 tarihinde bir basın açıklaması yapmıştı. bu basın açıklamasında bahsedilen grip raporu, adı bilim kurulu’na dönüşmüş olan ancak, bu basın açıklamasının yapıldığı günlerde adı hala grip bilim kurulu olan bu kurulun 8 ocak 2020'deki toplantısında hazırlanmıştı. bu rapora göre 2020 yılında ülkemizde dolaşımda olan grip virüslerinin yarısı influenza a (h1n1) tipindeydi. vaka sayıları ve artış hızı geçen yıllarla benzer oranda seyretmekte olup virüs tipleri ve pozitiflik oranlarında olağanüstü bir durum söz konusu değildi. öte yandan, 2009'da küresel bir salgın yapmış olan influenza a (h1n1) virüsü artık “domuz gribi” olarak tanımlanmamaktaydı ve insanlarda normalde görülebilen mevsimsel grip ajanları arasında yer almaktaydı. yine aynı açıklamada i̇laç takip sistemi (its) rakamlarına göre grip tedavisinde kullanılan antiviral ilaçların eczane, depo ve üretici firmalardaki sayılarına bakıldığında; şurup formunda 235 bin kutu; tablet formunda ise 790 bin kutu ilaç mevcuttu. buna ilaveten sağlık bakanlığı depolarındaki 600 bin kutu ilaç ile beraber toplam 1 milyon 625 bin kutu ilaç bulunmakta olduğu açıklaması yapıldı. bakan basın toplantısında pandemi eylem planında karantina amaçlı kullanılabilecek sağlık kuruluşlarının belirlendiği haberini verdi. özellikle, hastane kapasitelerinin yetersiz kalabileceği durumlarda istenilen yere kurabilecek 50 yataklı, 48 sahra hastanesinin mevcut olduğunu söyledi. bu hastanelerde her türlü ameliyatın yapılabilir olduğunu ve yoğun bakımların da bulunduğunu açıkladı. bu sahra hastanelerinin de ihtiyaç halinde 24 saatte kurulabileceğini de sözlerine ekledi. koronavirüs enfeksiyonuna karşı alınan tedbirler ışığında son iki haftada, mevsimsel grip vakalarının sayısında da anlamlı bir düşüş olduğunu vurguladı.

mevcutta kullanılan testlerin koronavirüs tanısını koyabilmek için 4 ile 24 saat arasında sürdüğünü bu konu ile ilgili halk sağlığı genel müdürlüğünün daha hızlı sonuç veren yerli bir kit üzerinde çalışmaya başladığını daha önce ifade ettiğini hatırlattı. bu kitin bir hafta önce tamamlandığını ve ortalama test sonucu verme süresinin 90–120 dakikaya düşürüldüğünü söyledi. testin 6 şubat 2020 perşembe gününden beri halk sağlığı genel müdürlüğü laboratuvarında kullanılmaya başlandığını ve doğruluğunun %100'e yakın, %99.5 olduğu haberini verdi. daha önceki kitin maliyetinin dörtte bir oranına indiğini ekledi. i̇ngiltere, almanya ve fransa da bir önceki hafta benzer bir kiti geliştirdiğini, ama o kitlerin süresinin yerli kit gibi 90 dakika olmadığını söyledi.

zekai tahir burak hastanesi’ndeki 61 kişinin 3. kez yapılan koronavirüs testlerinin de negatif çıktığı haberini verdi. çin’e giden sağlık personeli ve uçuş mürettebatının 10. günde testlerinin negatif çıkması sebebiyle taburcu edildiğini, evde karantinalarının devam edeceğini söyledi. 42 kişinin ise 14 gün daha karantinaya devam edeceğini belirtti. “influenza aşılarının bazı hastanelerde talep ettikleri ölçüde alamadıklarına dair haberler var, bu konuda ne düşünüyorsunuz stoklar yeterli midir?” sorusunu soran gazeteciye bu konuda bir sorun olmadığını, yeterli aşı stoğunun olduğunu çok rahatlıkla söyleyebileceğini açıkladı.

meraklısına: türkiye’deki aşıların durumuna kısa bir vurgu yapmak gerekirse bilindiği üzere sağlık sektörü, türkiye’nin önemli cari açık kaynaklarından birisidir. 1997 yılından beri aşı üretiminin tamamen durduğu türkiye’de, aşı yerlileştirme projeleri kapsamında, türkiye’nin çocukluk çağı aşı takviminde bulunan 13 hastalığa karşı yapılan aşılar, toplu ve büyük partiler halinde yurtdışından alınmakta formülasyonu, dolum ve paketleme işlemleri türkiye’de yapılmaktadır. beşli karma aşı, dörtlü karma aşı, td (tetanoz-difteri) aşısı, 13 bileşenli pnömokok (zatürre) aşısının oluşturduğu toplam 13 aşının hiçbirisi antijenden itibaren türkiye’de üretilmemektedir. türkiye her yıl aşıya yaklaşık 1 milyar türk lirası para harcamaktadır. türkiye’de henüz aşı üretiminin tüm basamaklarını içeren bir tesis ve teknoloji bulunmamaktadır. çocukluk çağı aşı programının iyi yürütüldüğü türkiye’de erişkin aşılanmasının boyutu hala çok küçüktür. ekim 2019 itibarıyla sağlık bakanı 253,000 doz aşının dağıtımının yapıldığını, 500,000 doz aşının daha dağıtılacağını duyurmuştu. bu sayılara rağmen mevsimsel grip aşısı olanların nüfusa oranı sadece %4'tür. erişkin zatürre aşısı olanların yüzdesi ise %1'dir. yüksek maliyet ve erişkinde aşılama ile ilgili bilgilendirmelerdeki eksiklik yüzünden erişkin aşılama programı türkiye’de istenen düzeyde değildir.

basın toplantısının devamında bakan’a, sabiha gökçen havaalanındaki kazada, bazı yaralıların ambulans yerine otobüsle hastaneye taşındığı görüntüleriyle ilgili düşüncesi soruldu. zira olay günü ambulansların 9 dakikada geldiği söylenmişti ancak bu süre bu basın toplantısında 6 dakika olarak verildi. “50 dakika içinde, 105 ambulans olay yerine intikal etti” dedi bakan. “dünyanın şahit olduğu vakalarda böyle bir hız görmedik. ilk vakanın hastaneye geliş süresi 21 dakika. amsterdam’da 73 dakikaydı.”

sosyal medyada yaralı olarak otobüsle olay yerinden uzaklaşan ve videoyu paylaşan vatandaş ile bizzat kendisinin birkaç defa konuştuğunu ve o vatandaşın ambulans ve benzeri hizmetlerden hiç şikayeti olmadığını söyledi. toplantının bu bölümünde oldukça sinirlendi. konuşurken önündeki masaya vuruyordu. “otobüsten sonra kendisini ambulansla hastaneye gönderdik. tedavisi tamamlandıktan sonra belki bu bilgileri verdiğim için kendisi rahatsız olabilir ancak, izmirli olduğu için izmir’e kendi evine ambulansla gönderdik” dedi. işaret parmağını sallayarak, “lütfen türkiye ile, türkiye’nin sağlık sistemiyle, özellikle fedakarca çalışan sağlık personelimiz ile gurur duyalım” dedi. elazığ’da van’da yapılan müdahalelerin de sürelerini verdi. sesinin tonu giderek yükseliyor, adeta bağırıyordu. “siyaset yapmayalım” dedi. “50 dakikada, 105 ambulans amsterdam’da gördünüz mü, 6 dakikada dubaları bariyerleri kırarak oraya ulaşan kim oldu?” diye sordu ve ekledi: “hastayı evine kadar izmir’e, sağlık personeline kim teslim etti?” salon buz kesti. kısa bir sessizlik oldu. “teşekkür ederim” diyerek toplantıyı bitirdi. kalemini ceketinin iç cebine yerleştirirken, yeniden soruyu soran gazeteciye döndü ve bir kez daha “50 dakikada, 105 tane ambulans… ilk ambulansın gelişi 50 dakika. vatandaşın hastaneye götürüldüğü video görüntüleri var. ben bunları çıkarıp göstermedim. o vatandaşla hastanede kendim görüştüm. evine kadar ambulansla götüren biziz ve hizmet yapılmadığı söyleniyor” dedi. biraz önce söylediklerinin aynısını tekrar ediyordu. çok sinirlenmişti. konuşmaya devam ettikçe konu dönüp dolaşıp, koronavirüse geldi. “varsa bir öneri, eksiklik, bunun gereğini yapmaya hazırız” dedi. sinirli bir şekilde memleketin 26 kişiden oluşan bu anlamda en yetkin olduğunu bilinen bilim insanlarından oluşan bilim kurulu ile salgınla mücadelede takdir gören ülkemize halen siyaseten başka laflar edildiğini, dünya sağlık örgütü’nün önermediği yöntemler uyguladıklarını söyledi. bağırmaktan sesi çatlamıştı. “bu konuda kurulun öngörüsü önerisi ne ise, bunları yapma noktasında gayret içindeyiz,” dedi, bir kez daha teşekkür etti ve toplantıyı bitirdi.

12 şubat’a gelindiğinde ak parti grup toplantısının ardından sağlık bakanı, mecliste gazetecilerin sorularını yanıtladı. bir gün evvel basın toplantısında açıkladığı test kiti ile ilgili detayları verdi. kullanılmakta olan yöntemin 4–24 saat arasında sonuç verdiğini, 14–15 kişinin bu projede çalıştığını söyledi. bu kitin sonuç verme süresinin 90 dakika ile 120 dakika arasına indirildiğini ama hedefin 60–75 dakika arasına çekmek olduğunu, maliyetin hedeflememiş olmakla birlikte dörtte birine indirildiğini açıkladı. “dörtte bir inmedi. dörtte üç düşük maliyet sağlanmış oldu”, diye özellikle vurgular. bu kitin aynı zamanda ticari bir kit olarak planlandığını, uluslararası sağlık hizmetleri anonim şirketi (USHAŞ) adında bir şirketleri olduğunu, USHAŞ’ın kamu şirketi olup ama özel sektör dinamiğiyle çalıştığını açıkladı. test kitinin haklarının USHAŞ üzerinden olacak şekilde, ticari bir kit olarak pazarlanmasının da planlandığını sözlerine ekledi. koronavirüs test sonuçlarında dünyada en hızlı sonucu veren yerli tanı kitini yurt dışına ihraç etmeyi planladıklarını da hatırlattı.

koronavirüs salgını başlar başlamaz, bu virüsün genetik dizilimi tespit edilmiş ve dünya sağlık örgüt bu referans genlerini tüm üye ülkeleriyle paylaşmıştı. bu durumda sağlık bakanlığı halk sağlığı genel müdürlüğü (hsgm) ulusal viroloji laboratuvarında dr. gülay korukluoğlu başkanlığında bir ekip ilk günden beri çalışmaya başlamıştı. salgında en önemli ihtiyaç güvenilir ve doğru sonuç veren testlerin yapılabilmesiydi. primerlerin sentezlenmesi noktasında 2018 yılından beri solunum yolu hastalıklarının tanı kitleri ihalesini alan bioeksen şirketi ile birlikte çalışılıyordu. bioeksen şirketinin sahipleri mustafa kolukırık ve eşi canan zöhre ketre kolukırık hsgm laboratuvarları ile yakın ilişkide olup haftanın belli günlerinde birlikte çalışıyorlardı. özellikle ileride görevinden ayrılacak, uzun yılların deneyimiyle birçok başarıya imza atmış, sağlık bakanlığı halk sağlığı genel müdürlüğü mikrobiyoloji referans laboratuvarları ve biyolojik ürünler dairesi başkanı dr. selçuk kılıç ile bioeksen yöneticileri ve teknik heyetleri son yıllarda çeşitli projeler için yakın temas içindeydi. bu primerlerin hazırlanması aşamasında mustafa kolukırık’dan yardım istendi. bakanın anlattığı bu hızlı tanı kiti de hsgm ulusal viroloji laboratuvarında bioeksen tarafından üretildi.

meraklısına: 1) mustafa kolukırık 2013 yılında mersin’de testi yapılan çeltiklerin gdo’lu olduğu yönünde gerçeğe aykırı rapor hazırlayan i̇tü akademisyenlerinden birisiydi. bu raporu hazırlayan alper tunga akarsubaşı ve mustafa kolukırık tutuklanmıştı. gazeteler mersin’de, 2013 yılında türkiye’nin sayılı işadamları hakkında sözde genetiği değiştirilmiş organizmalı (gdo) pirinç ithal ettikleri iddiasıyla başlatılan soruşturmanın arkasında paralel yapının tezgahı olduğu ileri sürüldüğünü yazıyordu. yine bu haberlere göre soruşturma kapsamında i̇stanbul teknik üniversitesi moleküler biyoloji-biyoteknoloji ve genetik araştırmalar merkezi’ne (İTÜ-MOBGAM) gönderilen pirinç numunelerine, üniversitenin hiçbir talimatı ve görevlendirilmesi olmaksızın “gdo’lu” raporu hazırlayan bilirkişiler ile mersin’de fethullahçı terör örgütü ve paralel devlet yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olmakla yargılanan bazı emniyet mensuplarının örgütlü olarak bu suçu işledikleri gerekçesiyle dava dosyaları birleştirildi. bu dosyaya göre, mersin’de 2013 yılında sözde bir ihbar üzerine başlatılan operasyonda devlete yakınlıklarıyla bilinen iş adamları hakkında gdo’lu pirinç ithal ettikleri iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı. soruşturma savcısı tarafından gdo’lu olduğu iddia edilen pirinç numuneleri soruşturma dosyasıyla ilgisi bulunmayan istihbarat şubede görevli bir polis memuru kanalı ile analiz için İTÜ-MOBGAM’a gönderilmişti. üniversitede öğretim elemanı olan alper tunga akarsubaşı tarafından üniversitenin hiçbir talimatı ve bilgisi olmaksızın analiz için üniversite ile ilgisi bulunmayan mustafa kolukırık görevlendirilmiş ve bu bilirkişi tarafından bir günde ürünlerin gdo’lu olduğuna dair rapor hazırlanarak soruşturma dosyasına gönderilmişti. savcı da bu rapora istinaden iş adamları hakkında tutuklama talep etmişti. soruşturmanın başlamasıyla startı verilen kumpasın akabinde ise tutuklanan iş adamları ile siyasiler hakkında medya aracılığıyla algı operasyonu yürütülmüştü. daha sonra bu raporların gerçeği yansıtmadığı ve doğru tespitler içermediği üniversite rektörlüğü tarafından açıklanınca, bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, yapılan incelemeler neticesinde bu bilirkişiler hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olma ve terör örgütüne bilerek i̇steyerek yardım etme’ suçlarından dava açılmıştı. bu kişilerin mersin 2. ağır ceza mahkemesinin 2015/370 e. sayılı dosyasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma, türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme gibi suçlardan yargılanan emniyet güçleriyle örgütlü olarak bu suçları işlediği tespit edildiğinden açılan davanın 2. ağır ceza mahkemesi dosya ile birleştirilmesine karar verildi.

2) i̇leride yönetim kurulu başkanı cevat şengül’ün de görevinden ayrılacağı ushaş, uluslararası sağlık hizmetleri a.ş. adıyla uluslararası sağlık hizmetleri alanında uluslararası sağlık hizmetleri alanında türkiye’de sunulan hizmetlerin tanıtımını yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini desteklemek ve koordine etmek, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin politika ve stratejiler ile hizmet sunum standartları ve akreditasyon kriterleri konusunda bakanlığa önerilerde bulunmak üzere sağlık bakanlığı’nın ilgili kuruluşu olarak 4 şubat 2019 tarihinde faaliyete geçmiş olup, 663 sayılı sağlık alanında bazı düzenlemeler hakkında kanun hükmünde kararname (KHK) ile kurulmuştu. başlangıç sermayesi hazine ve maliye bakanlığı tarafından verilmiş ve 10 milyon tl idi. personel istihdam detayları ve olası şirket ortaklıkları cumhurbaşkanlığı tarafından kararlaştırılıyordu. USHAŞ ayrıca kamu i̇hale sözleşmeleri kanunu ve kamu i̇ktisadi teşebbüsleri hakkında kanun hükmünde kararname’ye tabi değildi.

3) türkiye sağlık enstitüleri başkanlığı (TÜSEB) da, aslında amerika birleşik devletleri’ndeki ulusal sağlık enstitüleri’ni (national institutes of health -NIH) örnek alan, kuruluş döneminde de NIH ile ilgili kuruluş yasalarından fazlasıyla yararlanılmış bir kurumdu. 19 kasım 2014 tarihinde resmi gazete’de yayınlanan 6569 sayılı kanun ile kurulmuştu. yasada amacı; “sağlık bilim ve teknolojileri alanında ülkeye ve insanlığa hizmet etmek amacıyla; türkiye’nin rekabet gücünü artırmak ve sürekli kılmak, kalkınma planı hedefleri ile bilim ve teknoloji yüksek kurulu’nun belirlediği öncelikleri de dikkate alarak ülkemizin ileri teknoloji ve inovasyon ihtiyacını karşılamak, yeni ürünlerin üretimini ve var olanların geliştirilmesini sağlamak, araştırmacılara bilimsel ortam temin etmek, kamu hukuku ve özel hukuk tüzel kişileri ile işbirliği yaparak bilimsel araştırmalar yapmak, yaptırmak, bu araştırmaları koordine etmek, teşvik etmek, AR-GE’lere katkı sağlamak, sağlık bilim ve teknoloji kültürü ile ekosistemlerin geliştirilmesinde öncülük yapmak, sağlık hizmetlerinde akreditasyon faaliyetlerini yürütmek üzere türkiye sağlık enstitüleri başkanlığı’nın kurulması ile teşkilat ve görevleriyle ilgili usul ve esasları düzenlemek” olarak açıklanmıştı. kısaca, aynen amerika’da olduğu gibi sağlık konusundaki tüm AR-GE faaliyetlerinin tek bir çatı altında toplanmasının amaçlandığı bir kurum olarak planlanmıştı. birçok projeye teşvik vermişti. ileride bioeksen şirketi ile ortak hiçbir faaliyeti ve projesinini olmadığını açıklayacağı ve başkan adil mardinoğlu ve genel sekreter hasan türkez’in istifa edeceği TÜSEB, görünen o ki koronavirüsü salgını esnasında da özellikle yerli tanı kiti projesinde itici güç olmuştu.

test kitleri ile ilgili uluslararası sağlık hizmetleri a.ş.’nin (USHAŞ) twitter hesabından yaptığı açıklama aslında içinde TÜSEB’in de olduğu tüm bu kurumların, bioeksen şirketiyle yakın temasta olduğunu gösteriyordu. bu haber USHAŞ’ın internet sitesinde de yer alıyordu ve “bakanlığımız (sağlık bakanlığı) halk sağlığı genel müdürlüğü (HSGM), türkiye sağlık enstitüleri başkanlığı (TÜSEB) ve bioeksen firması ortaklığında geliştirilen, ticari satış hakları uluslararası sağlık hizmetleri a.ş.’de (USHAŞ) olan “COVID-19 RT-qPCR tespit kiti’nin yurtdışı tanıtım ve satış faaliyetlerine başlanmıştır” deniyordu.

ağız ve burundan ucunda pamuk olan bir çubuk yardımıyla sürüntü alınıyordu. daha sonra hastadan gelen bu numuneler içinde, virüsün rna’sı izole edilerek hastada koronavirüs var olup olmadığı gösterilmiş oluyordu. bu işlemi yaparken virüsün birden fazla genini göstererek testin doğruluk düzeyi artırılabiliyordu. tek gene bakarak süreyi kısaltmaya, maliyeti düşürmeye karar verildi. asıl zaman alan da virüsün rna’sını izole edilmesiydi. bu adımın kısaltılması için çalışmalar yapılmıştı. hızlı testlerde testinin hatalı negatifliğinin en fazla nedeni bu örnek hazırlama aşamasında karşımıza çıkıyordu. viral rna’nın saflaştırılmasının yapılması, hem zaman, hem de ek masraf getirdiğinden test kitini tasarlayanlar genelde bu basamağı, virüsleri parçalayıp rna’nın dışına çıkmasını sağlayacak solüsyonla aşmak gibi bir yol izlemeyi tercih ediyorlardı. bilim kurulu üyesi dr. alpay azap da gazete duvar’a vereceği bir röportajda “ilk zamanlarda yaptığımız en büyük yanlış testin vakaları yakalamak konusunda çok etkili olduğuna güvenmemiz oldu. tabii ki bunun bir nedeni virüsün yeni olması ve bilimsel bilgilerin çok hızlı değişmesi. o zaman veriler çin’den geliyordu, hastalık avrupa’ya yayılmamıştı. bu nedenle biz de bu geliştirilmiş olan PCR testinin çok çok güvenilir olduğunu düşündük ve “var diyorsa vardır, yok diyorsa yoktur” şeklinde hareket ettik,” diyecekti.

13 şubat’ta yurtdışına satışı planlanan ve dünyada en hızlı sonuç veren kit olduğunu iddia edilen bu test kitinin satış haritası paylaşıldı. Haritada satış noktaları olarak i̇spanya, fransa, i̇ngiltere, almanya, polonya, i̇talya, finlandiya, ukrayna, rusya, kazakistan, moğolistan, çin, i̇ran, hindistan, suudi arabistan ve malezya işaretlenmişti. yerli tanı kitlerinin dünya sağlık örgütü ve referans merkezlerinin yayınladığı dökümanlar baz alınarak üretildiği açıklaması yapıldı.

aynı gün dünya sağlık örgütü’nden ise çarpıcı bir haber geldi. hubei eyaletinde, laboratuvar testleri dışında radyolojik olarak göğüs filmi ya da tomografisinden de hastalığın tanısını koyabildiği açıklandı. dünya sağlık örgütü derhal tanının halen PCR testi ile yapıldığını ancak testi negatif ancak radyolojik görüntüleme ile tanısı konan hastaları da takip ettiklerini söyledi. çin’de son 24 saat içinde 1820 kişinin tanısı test ile, 13,332 kişinin de tanısı klinik olarak radyolojik görüntüleme ile konulmuştu. toplam hasta sayısı 46,550 olmuştu. hayatını kaybedenlerin sayısı çin’de 1381 iken, çin’in dışında 2 idi.

bir sonraki bölüme geç: salgının 100 günü — bölüm 11

--

--

A rare breed of intellect and stupidity. Half surgeon mending little hearts, half mad scientist. Editor and writer at 140journos https://twitter.com/kocyildirim