türkiye’deki suriyelilerin statüsü

bir ülkeye sığınanlara verilen hukuki statü, o insanların ülkedeki hak ve yükümlülüklerini belirliyor. peki türkiye’deki suriyelilerin statüsü ne?

140journos
140journos

--

140journos SO’dan “şimdi, burada”: 14 yaşında suriyeli bir çocuk işçi

araştırma: ertuğrul atlı/140journos stajı, mahir tamercan ölmez/140journos stajı

2011 yılında başlayan suriye iç savaşı, savaş bölgelerinden kaçan suriyelilerin çeşitli ülkelere göç etmelerine sebep oldu. bir kısmı, türkiye’nin sınır illerinde kurulan kamplara yerleştirilen suriyelilerin önemli bir kısmı ise büyük şehirlere yerleşti. türkiye’de kayıt altına alınan suriyeli sığınmacıların sayısı 18 temmuz 2018 itibariyle 3 milyon 546 bin 905.

16 nisan 2017 tarihinde, fevzi kızılkoyun’un hürriyet gazetesinde göç idaresi genel müdürlüğü’nün verilerine dayandırarak yaptığı habere göre, suriyelilerin 356 bin 337’si türkiye’de doğdu. tbmm insan hakları komisyonu’nun mart 2018 tarihli göç ve uyum raporu’na göre ise bu sayı daha düşük. raporda şu ifadelere yer veriliyor: “2017 yılı ekim ayı itibariyle ülkemizde doğmuş suriyeli bebek sayısı 224.750’dir.” kamu denetçiliği kurumu’nun “türkiye’de suriyeliler” raporuna göre ise türkiye’de doğan suriyeli bebek sayısı 2011’den 11 aralık 2016’ye kadar olan dönemde 276 bin 158 olarak kayda geçti.

h., 31 yaşında, dört çocuğu ve eşiyle birlikte halep’ten istanbul’a göçen suriyeli bir sığınmacı. ailenin geçimine katkı için bir tekstil atölyesinden aldığı materyaller ile el işi kıyafetler dikiyor. fotoğraf: cihan demiral/140journos, fabric (2017) serisinden.

neden mülteci değiller?

1951 cenevre konvansiyonu olarak da bilinen “mültecilerin hukuki durumuna i̇lişkin sözleşme” mülteciliği şu şekilde tanımlar:

1 Ocak 1951'den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahsa uygulanacaktır.” (1. Madde, A bendi, 2. Fıkra)

türkiye cumhuriyeti, 1951 cenevre konvansiyonunu üç kısıtlama ile imzalamıştı. bunların ilki, sözleşmenin kendisinde bulunan zaman kısıtlamasıydı. ikinci dünya savaşı sonrası uluslararası atmosferin bir sonucu olan bu sözleşme, yalnızca 1951 öncesindeki göçmenleri kapsıyordu. 1967’de kabul edilen ek protokol ile sözleşmedeki tarih kısıtlaması kaldırıldı.

türkiye’nin ikinci kısıtlaması; “sözleşme kapsamındaki mültecilerin haklarının, türk vatandaşlarına verilen haklardan daha fazla olduğu şeklinde yorumlanamayacağı” idi.

üçüncü ve en bilinen kısıtlama ise coğrafi kısıtlamadır. türkiye, cenevre konvansiyonunu, “yalnızca avrupa’da meydana gelen olaylar” sonucunda göç eden sığınmacılar için uygulayacağını beyan etmişti. bu şart, sözleşme maddelerine de uygundu. benzer kısıtlamalar getiren birçok ülke zamanla bunları kaldırdı. günümüzde yalnızca madagaskar, kongo, monako ve türkiye coğrafi kısıtlama uygulamayı sürdürüyor. türkiye, coğrafi konumu itibariyle bir geçiş ülkesi olması sebebiyle, geniş göçmen kitlelerinin doğurabileceği ekonomik ve siyasi yükten kaçınmaya çalışıyor. bu nedenle coğrafi kısıtlama kaldırılmadı ve türkiye’deki suriyeli sığınmacılara “mülteci” statüsü tanınmadı.

h. her gün mahallesindeki diğer suriyeli komşularıyla bir evde toplanarak çalışıyor. parça başı 80 kuruş kazanıyor, on parçayı tamamlaması iki gününü alıyor; bu oranla, bir aylık çalışmasının karşılığı 120₺. fotoğraf: cihan demiral/140journos, fabric (2017) serisinden.

mevcut hukuki statü: geçici koruma

türkiye’de 1994 yılına kadar sığınmacılara ilişkin yasal bir düzenleme yoktu. 1994 yönetmeliği olarak bilinen belge ile türkiye’ye iltica etmek isteyen yabancıların hukukuna ilişkin bir çerçeve çizildi.

avrupa birliği müktesebatına uyum süreciyle paralel olarak türkiye’nin mevzuat boşluğunu doldurma amacıyla resmi belgeler hazırlandı.

2003 ulusal program’da geri göndermeme ilkesinin önemine vurgu yapılarak coğrafi kısıtlamanın kaldırılma koşulu belirtildi: ab ülkelerinin külfet paylaşımı konusunda gerekli sorumluluğu göstermeleri.

2004 yılında, göç ve iltica konusunda ab müktesebatına uyumu hedefleyen i̇ltica ve göç ulusal eylem planı hazırlandı ve 2005 yılında kabul edildi.

2013 yılında ise türkiye iltica hukukuna ilişkin en önemli yasal düzenleme olan 6458 sayılı “yabancılar ve uluslararası koruma kanunu kabul edildi. bu kanunla “geçici koruma” adı altında farklı bir hukuki statü oluşturuldu:

“ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir.”

bu çerçevede bakanlar kurulu tarafından 2014 yılında geçici koruma yönetmeliği çıkarıldı. avrupa dışından gelen bireysel iltica başvuruları için de üçüncü bir ülkeye yerleştirilinceye kadar türkiye’de kabul edilecek olan şartlı mültecilik statüsü getirildi. (kaynak)

öte yandan, yine 2013 yılında göç idaresi genel müdürlüğü kuruldu.

h.’nin eşi bir tekstil fabrikasında, en büyük çocuğu (a., 11) ise bir çanta fabrikasında çalışıyor; okula gitmiyor. fotoğraf: cihan demiral/140journos, fabric (2017) serisinden.

vatandaşlık tartışmaları

suriyelilerin türkiye cumhuriyeti vatandaşlığına alınmasına sürecin başından beri bir tartışma konusu oldu. cumhurbaşkanı erdoğan 2 temmuz 2016’da bir kilis’te katıldığı iftar yemeğinde bu konuda en net çıkışı yaparak “suriyeli kardeşlerimize vatandaşlık imkanı vereceğiz.” dedi.

cumhurbaşkanının bu açıklamaları ana muhalefet partisince tepkiyle karşılandı. dönemin chp genel başkan yardımcısı selin sayek böke erdoğan’ın bu çıkışını referandum restiyle yanıtlamıştı:

“eğer siz, vatandaşlık konusunu bir siyasi malzeme olarak değil, gerçekten samimiyetle çözmek istiyorsanız, o zaman buyurun vatandaşlık konusunu bir referandumla vatandaşımıza soralım.”

erdoğan ocak 2017’te suriyeli ve ıraklı sığınmacıların bir kısmına vatandaşlık verileceği yönündeki beyanını tekrarladı. içişleri bakanlığı da vatandaşlık verilmesi hakkında incelenmek üzere sığınmacıların dosyalarını ele aldı. istanbul valisi vasip şahin, ilk etapta 2.000 bin ailenin dosyasını ankara’ya gönderdiğini açıkladı ancak başbakan yardımcısı veysi kaynak, valinin hemen ardından yaptığı açıklamada “16 nisan’ı gölgede bırakmak istemiyoruz.” diyerek referandum sonrasını işaret etti.

erdoğan, 4 mayıs 2018 tarihli konuşmasında konuya ilişkin şunları söyledi:

“ben mısır çarşısındaydım, orada dolaşırken, hemen hemen her dükkanda baktım ki suriyeli var, orada çalışıyorlar ama bazıları kaçak çalışıyorlar. faslı var, cezayirli var. baktım ki daha vatandaş olamamış. ama hemen hemen hepsi de anlaşılabilecek kadar türkçe konuşuyorlar. bizde kendimize bir hedef belirledik dedik ki, biz bu insanları gerekirse vatandaşlığa alalım. vatandaşlığa almadığım zaman kaçak çalışıyorlar vatandaşlığa alırsak kimisi doktor, mühendis, avukat, ebe var içlerinde bunları bizim vatandaşımız olursa hiç olmazsa vatandaşımız olarak ssk’lı gibi bizim ülkemizde çalışarak ekmek kazınmış olur. biz bakalım onlar geçinsin yok kendi kendini geçindirir hale gelir.”

24 haziran seçimleri öncesi, sayıları 50 bin civarında olan, vatandaşlık hakkı kazanmış suriyeliler ise ak parti’den kendi topluluklarını temsil edebilecek, eski türkmen meclisi başkanı semir hafez’i aday yapmak için dilekçelerle başvuruda bulundu.

suriyelilerin işgücüne katılımı: en az 12 bini kayıtlı, en az 400 bini kayıtdışı

türkiye’deki suriyelilerin çalışma izni ve kayıt dışı çalışmalarına ilişkin detaylı inceleme: https://140journos.com/efcf1db3a02e

--

--

140journos, türkiye’yi anlamak için orijinal belgesel videolar, nitelikli araştırmalar ve görsel hikayeler üreten bir yeni medya yayıncısı.