yazı beklerken

140journos
140journos
Published in
3 min readJun 18, 2017

--

yazı: ilker ortaç/140journos SO için, fotoğraflar: kürşad bayhan/140journos SO

tuz

mevsimler de değişiyor. ve yaz; güneş iliklerimize işlerken, ruhumuzun iklimine dokunmadan edemiyor,

bugünlerde küçücük bir fısıltıyla bile olsa; biri, deniz, sahil, kumsal dese, bizi çakıldığımız yerden kaldırmakla yetinmeyip, içimizi de kıpır kıpır edebilecekken, bu kışkırtıcı sözcüklere kulak verip, hemen harekete geçmeye hazırsanız,

ama durun, durun, bunu siz kendiniz de yapabilirsiniz, biz başka bir şeyler yapalım, ama siz şu fotoğraflara bakın önce, yakından, çok daha yakından bakın ve dahi içerisine girin ve şimdi takvimlerimizi geri alalım, saatlerimizi ayarlayalım istiyorum ki,

buradan gidiyoruz, hemen şimdi, geriye; bir, bir iki ay öncesine,yansımanın gerçekleştiği vakte. ama bunun öncesinde de, sizlere tanpınar’dan bir dörtlükle, bu küçük gezintimizin rengini de söylemek istiyorum, diyor ki; ‘ne içindeyim zamanın, / ne de büsbütün dışında; / yekpare, geniş bir anın / parçalanmaz akışında.’

hemen ardından da açıklamalıyım ki; bu atıfla da dem vurmak isterim ki, mevsimler de değişiyor derken, birbirlerini takip etmelerinden ötürü doğan değişikliklerden bahsetmiyordum ilk cümlede, zaman kavramıyla ilişkilerini, ekolojik ögeleri bir kenara bırakıp, onlara yüklediklerimizden söz ediyordum.

deniz, sahil, kumsal denildiği zaman, belleğimizde beliren yazdan öteye gidelim, bu defa onlara başka bir yerden bakalım, bunu ne kadar keskin yaparsak yapalım, gene de yazı bekleyeceklerdir onlar, ama biz, bu kez başka bir mevsimi atfedelim onlara. yeniden kıştayız.

güneş, bugünkü kadar mı, — hiç de bile — belki de, kafamızı kaldırıp onu arayıp bulmamızı istiyor bizden, hangi bulutun ardında ki o. deniz soğuk, kumsal da.

o kadar ki, bu yazıyı okuyup, fotoğraflarda gezinirken yorganın altına girmenizi isteyecek kadar. insan en çok bu zamanlarda elinin tutulmasını istiyor, sıcak tutabilecek her şeyden fazla.

ama yorganın altına hapsolmayın, elinizden birinin tutmasını beklemeyin, artık uyumamalı, uyutulmamalıyız, sebebi ne olursa olsun, acı ya da yorgunluk, ismi ne olursa olsun, kaçış ya da kış uykusu.

günümüzden çok değil biraz geriye gittiğimizde, çok soğuk, soğukluğuyla boy ölçüşemeyecek kadar da büyük bir kaosun sarmaladığı günlerdeyiz, çok da geride bırakmadığımız, bırakamadığımız o günlerde, kaosun içerisinde, kaybolmadan var olmaya çalıştık, söyle dedi, ‘evet mi, hayır mı?’

hemen gittiğimiz yerden geri geldiğimizde bugün, o günlerdeki halini gördüğünüz denizin fotoğraflardan dalga dalga hala açık yaralarımızın üzerinize nasıl da büyük bir kudretle vurduğunu hissettiğinizde, damarlarınızı tutan tuz iyi gelecek bize, yeter ki yakından, çok daha yakından bakın ve dahi içerisine girin kürşad’ın ‘yazı beklerken’ fotoğraflarının, ha ne demişti godot’yu beklerken’de, samuel beckett; ‘vladimir: rahat bırak adamı. mutlu günlerini düşünüyor, görmüyor musun?’

--

--

140journos, türkiye’yi anlamak için orijinal belgesel videolar, nitelikli araştırmalar ve görsel hikayeler üreten bir yeni medya yayıncısı.